23 Mart 2013 Cumartesi

"Beyaz Elmalar" Jonathan Carroll'un überkuntastik imgelemi...

   Ölünce hiç üzülmeyeceğim bir yazar varsa o da Jonathan Carroll'dur. Zira bu kadar ölüme takmış bir yazarın, hep düşündüğü merak ettiği yere varmasında üzülecek bir şey yoktur.
   Daha önce bu güncede, yazarın başka bir kitabını tanıtmışlığımız vardır. (Bkz."Aşık Hayalet")
   Kendisiyle müşerref olmamız ise "Kahkahalar Ülkesi"yledir.
   Beyaz Elmalar, Aşık Hayalet'ten bir altı yıl kadar önce yazılmış olmasına rağmen Bay Canıtın, ölüm, sevgi, ilişkiler, hayat, kader, aşk, köpekler konusundaki takıntılı hayalgücünü 12+1'nci viteste bağırtarak kullanmaktadır. (Etenşın ! Malumatfuruşluk = böyle bir vites yok diyen sürücü kırkayak kullansın bakalım da görür 12nci takviyeyi)
   "Başarılı bir reklamcı ve kadın avcısı olan başkahramanımız Vincent Ettrich kansere yenildikten sonra, uğruna karısı ve çocuklarını terk ettiği tek aşkı Isabelle Neukor tarafından, doğmamış oğulları Anjo'nun ruhu yardımıyla, yeniden hayata döndürüldüğünü öğrenir. Anjo'ya aktarmak üzere, ölüm tecrübesi sırasında öğrendiklerini hatırlama çabasıyla olayların içinde sürüklenirken onu yeniden Araf'a çekmeye çalışan, insan bedenine bürünmüş kaosla başa çıkmak zorunda kalır. Isabelle, Anjo ve koruyucu meleği Coco Hallis'in yardımlarıyla her seferinde ondan kaçmayı başarır." konumuz budur.
   Konunun işlenişi de konunun kendisi kadar kuntastiktir. Yusuf sabrı, sedefkar dikkati, serçeye yaklaşan kedi hassasiyeti gerektirir. Fantazya ve gerçeküstüne bendeniz kadar meftun değilseniz emniyetli uzaklıktan seyrediniz. Zira yakınlaşınca alttaki gibi cevap verilmeyen sorularla karşılaşır ve balatayı boş yere kızdırırsınız (benimkiler sonlara doğru iyice kızıllaştı).
" mum taşıyan çocuğa sordum: - nereden geliyor bu ışık? 
çocuk aniden üfleyip söndürdü mumu ve sonra seslendi : 
- peki şimdi nereye gitti? sen cevap verirsen ben de vereceğim."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder