9 Aralık 2016 Cuma

"Blinkende lygter" Neye niyet, neye kısmet !

   Endırrstamıscensın'a başladık ya "Adem'in Elmaları"ndan sonra bu pelikulayı izledim.
   Siz izlemeyin. Ya da önce bunu izleyin sonra onu.
   O, bundan iyi o yüzden yani.
   Filme gelelim : dört kifayetsiz suçlu, bir zulayı patlatıp kaçarlar. Başlarına türlü iş gelir. Konu bu. Elbette ki işleniş evlere şenlik. İskandinav mizahı (ingilizlerinkinden başka bunun da hastası olduk) buram buram tütüyor. Yok elma saplantılı baba (üç elma için 18 sene beklemek nedir allahaşkına !), av manyağı bir köylü (ne istediniz o ineklerden zalımlar), alkolik bir doktor (ki doktora diyecek yok, ideal bira soğutma derinliğinin peşinde o, amacı var), düşündüm şimdi ilginç karakterleri yazacak olsam, rahat bir yarım saat daha yazarım. O yüzden kestim.
   Hayatın kişileri sürüklemesi, arkadaşlık, çocukluk travmaları (ancak travmalardaki ortak yan : dörde bölünmüş yuvarlak pencerelerdir (ki zor algılanan metafordur), evliliğin hikmetleri (ve elbette sıkıntıları) gibi dip göndermeler vardır. Anlayana.
   Oyunculuklar muhteşemdir. Bir tek Madsmikelsen'i tanırdım Danimarka'dan (ha Kim Bodnia'yı unutmayalım), diğer oyuncular da yevmiyeyi sonuna kadar hakketmişlerdir (dikkat buyurunuz : haketmişlerdir değil hakketmişlerdir). Bir tek rol kesen oyuncu yoktur (acemi soygunculara kadar), hepsi de güzelce oynamıştır.
   Torkild'in yumurtayı üfle(yeme)mesi, "su sıcak" deyip "soğukmuş" deyip denize dalmaları, ineğe atarlanan (Romanyalı kamyon şoförünün üstüne (hırsını alamayıp) kasaya çıkıp atlayan) Arne, buzluktan çıktıktan sonra pırıl pırıl olan Peter, (bu da uzayacak) yine keseyim ben.
   Kendi adıma bir saat 49 dakikayı, filmin başında geçirdiğime hiç pişman değilim. Hele holivuttan sonra gripli bünyeye ballı ıhlamur gibi gelir.
   Yine de gözönünde bulunduralım ki magnumdur ama bir Opus Magnum değildir. Böyle yani.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder