8 Ekim 2017 Pazar

Holivut mu ölüyor, fakir mi değişiyor ?

    Hep değişiyoruz. Herşey her zaman değişiyor.
   İflah olmaz sinefilim. Ana Babacığım beni (o eski yüksek tip) bebek arabasıyla Vefa Açıkhava Sinemasına taşıdıklarından beri böyle bu. Efekt ve bilimkurgu hastasıyım (taa starvorslardan (ne starvorsu ! Uzay Yolu ve (daha yenisi) Uzay 1999'dan beri)). İçinde yaşadığım zaman ve mekan mı bayıyor, yoksa çocukluk travmalarım mı var (orası kafa doktorlarının işi (hoş o bölgelerde doktora ihtiyacım yok gibi görünüyor)) bilmiyorum ama normalin üstünü hareketli görmek; bünyede hoş reaksiyonlar yaratıyor. 
   Son yıllarda (bir onbeş yıl kadardır) sinema beğenime bir haller oldu. Ya tavşanın suyunun suyunun suyunu içmekten ikrah geldi yahut ruh yaşlanıyor. 
   Malum; sinemada normal üstü bilimkurgu bölgesi holivut tarafından parsellenmiştir (Tarkovsky, Viktorov izleyemeyen düz sinefil için). Bu esnafın işlerinin bazı standartları vardır. Yıllardır kurufasulye satar. Arada pastırmalı olur, bazen gemici fasulyesi olur, pilaki olur, piyaz olur ama hep kurufasulyedir sattığı...
   Son yıllarda bir süper kahraman damarı yakaladılar. Ekmek de iyi. Çok güzel gişeleri var, istihdamın kralını yükleniyor (bir Marvıl filminin yazılarını sonuna kadar izleyin. Ortahalli bir kasaba kadar çalışan var). Ama neticede sattıkları kurufasulye...
   Son onbeş günde üç tane holivut filmi izledim (afişleri yukarıda) bana tek faydaları : zamanı ezmek oldu. Nedir : sinemadan istediğiniz zaman geçirmekse kurufasulye yenir. Ama "filmi bitirdikten sonraki ben başlarkenki ben olmasın" diyorsanız başka kapıları çalıciiz efem.
   Daha geniş zamanlarda bu konuda daha geniş ahkam kesebilecek olan kulunuz fakir çekilir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder